15 Nisan 2018 Pazar

uzun bir aradan sonra...

14/4/2018 itibariyle neredeyse 8 yıldır unutmuş olduğum bu blog aklıma geldi ve yazılanları okuyup kendime epey güldüm. 20'li yaşlarımın başında yazmış olduğum bu aşırı romantize ve bozuk gramerli yazılarımın, kaç kişinin yüzünde başkası adına utanmaktan kaynaklı yüz ekşitme sebebiyle çizgiler oluşturduğunu merak etmekteyim. Bu blogu okurken bilgilerin 10 yıl eski olduğunu, modern Shanghai'ın yeryüzünde yaşanılabilecek en iyi şehirlerden birisi olduğunu ve oriental kültürü tecrübe etmek için yanlış adres olduğunu bilmeden oraya gitmiş bir üniversite öğrencisinin kaleminden, Çin'de uzun süreler yaşamadığı halde, iddialı tespitler yapmak adına çıktığını bilmeniz gerektiğini düşündüm.

Eklemek istediğim bir diğer şey ise bu yazıdaki fotoğrafların wushu antrenörü Deniz Yılmaz tarafından çekilmiş olduğudur. Kendisi benim kameramla fotoğfrafları çekmiş, kendisine sormadan ve ismini paylaşmadan burada yayınladığım için trip atmıştır. O dönem bu tip şeylerin önemini pek kavramamış olan ben ise 10 yıl sonra bu hatamı telafi etmenin haklı gururunu taşıyorum.

Madem ki upload yapabiliyorum bu sefer, önceden sözünü verdiğim yazı yazma hadisesine girişmeliyim. belki yine internet bağlantımda aksilikler çıkar ve uzun bir süre daha yenileyemem blogu, o yüzden elimden geldiğince anlatmaya başlıyorum;


ŞANGHAY


Şangay uzakdoğunun fahişesidir lafını hiç duymuş muydunuz? Belki de şu an yaşadığım bu coğrafyayı en kısa özetleyebilecek kelime öbeği budur.Gençlerinin ısrarla bana karşı kapitalizmin yararların savunduğu bu memleketin işlek caddelerinin üzeri bile onlarca "pembe ışıklı evler"le doludur ve diğer normal dükkanlarla komşu olan bu yerler, içlerinde kendilerini satan Şangay'da herhangi bir yerde göremeyeceğin kadar güzel ve masum yüzlü, camekana eşya gibi dizilmiş genç kızlarıyla çekik gözlü olmayana el sallayarak kanıtlar bunu. Şanghay'da tarihi boyunca "uzun adam"a el sallamıştır. .


Şimdi ise Çin'in batıya açılan kapısı olduğu için dejenerasyonun ve asimilasyonun kalbi halindedir. Bu konuya ileride çokça değineceğim ve bizzat bu konuyla ilgili bir kısa dokümanter film projesine hazırlık yapıyorum. Şu an için son olarak şunu diyelim; Şanghay, beş bin yıllık tarihi olan bir milletin en gelecek zamanıdır. Yunnan'ın çeltik tarlaları her ne değilse Şanghay odur.


tapınakta cep telefonuyla konuşan rahip...


Şanghay'da yaşam herhangi bir metropoldeki yaşamdan pek farklı değil. Bir yanda yükselen gökdelenler, diğer yanda varoşlar; bir yanda alacağı bir yuan için iç burkan bir performans sergileyen yetmişlik nineler, öte yanda xin tian di’de yabancı erkek arkadaş arayan kodaman eşleri. İç içe tezatlar ve etrafınızda yeni bir kovan inşa ediyormuşçasına arı gibi çalışan bir devlet. Her yanda yeni başlayan gökdelen inşaatları, vinçler, yollarda ardı kesilmeden akan trafik ve metroda içine dahil olduğunuzda yürümenize bile gerek kalmadan seyahat edebileceğiniz insan selinin birleşerek oluşturduğu bir yumak.


Bunlar benim Şanghay'a bakınca gördüklerim tabii. Sevenleri için Türkiye'de bulunamayacak çeşitlilikte markalar, dünyaca ünlü franchise’lar, elit mekanlar mevcut. Cazip gelebilecek kısmı ise tahmin ettiğiniz üzere bunlara ulaşmanın İstanbul'a veya başka bir türk şehrine kıyasla daha kolay olması. Türkiye'de ortalamanın biraz üzerinde maaş alan bir çalışan kur farkından dolayı Şangay'da -ki Çin'in en pahalı kentlerinden biri- daha kaliteli bir yaşam sürecektir.
(14/4/2018-hahahahaaha kur farkı neredeyse kalmadı ve Şanghay iki kat daha pahalı. En az 20 bin CNY'e tekabül edecek bir mebla kazanmayacaksanız kesinlikle tavsiye etmiyorum Şanghay'a yerleşmeyi)



Biraz da detay gidelim; Şangay, okyanusa kıyısı olan, neredeyse hiçbir hatrı sayılır yükseltinin olmadığı ve örümcek ağı gibi su kanalları-derelerle sarılmış bir coğrafya. Haliyle havadaki nem oranı epey fazla ve bu yazların aşırı sıcak, kışların ise çok çok soğuk geçmesine neden oluyor. Esen rüzgar ne kadar sıkı giyinmiş olursanız olun bir şekilde bedene nüfuz edip üşütüyor. Çok sevgili devletin bilmem kaç yılında ilan ettiği üzere, Sarı Nehir'in güneyi tropikal bölge olarak geçtiği için apartmanlarda kalorifer ve benzeri ısıtma sistemleri yasak. Bunun yerine her ama her mekanda -çok çok izbe bir yer değilse şayet- klima ve diğer kişisel elektrikli ısıtıcıları kullanıyorlar. Apartman dairelerinin neredeyse hepsinin yalıtım problemleri olduğunu da eklersek Şanghay'da üşümeden bir kış geçirmenin bir takım harcamalar yapmadan mümkün olmadığını belirtmiş oluyoruz.


Şanghay'ın havasının ve sokaklarının genelde pis olduğunu ve çinlilerin sokağı çocukluklarından alıştırılarak -kıçları açık geziyor küçük çocuklar kafalarına esince ortalıkta tuvalet ihtiyaçlarını gidersinler diye- fütursuzca her türlü atıklarını boşaltmak ve savurmak için kullandığını da söylemeden geçmek istemedim.
(14/4/2018 Kenar mahalle semtinde yaşadığım için o dönem böyle yazmış olabilirim. Şanghay sokakları bir metropol için oldukça temizdir. Çinliler'de 10 sene öncesine kıyasla çok daha adapte oldular büyük şehir yaşantısına.)



Yeme-İçme

Eveet ... genelde en merak edilen konu bu oluyor. Arkadaşlar öncelikle şunu belirtmeliyim ben geldiğimden beri bir sürü tuhaf şey yiyen insan gördüm, bunlar arasında domuz bacağı, burnu, yumurtadan çıkmamış civciv, bilumum iç organ, dış organ, tavuk ayağı, çeşitli çirkin görünen deniz canlıları vesair var. ANCAK ; bir kaç sefer şüphelenmiş olsam da daha Şangay'da böcek yiyen insan ya da böcek satılan lokanta görmedim.(14/4/2018 gördüm ve yedim. Dediğim gibi böcek yemek o kadar popüler bir şey değil burada. Özellikle yeni nesil tercih etmiyor. Kırsalda ve güney Çin'de daha yaygın böyle şeyler. Ayrıca Çinliler yedikleri birçok acaip şeyi tadı çok güzel diye yemiyorlar. Geleneksel Çin Tıbbı kaynaklı bir sürü batıl inançları var. Qi inancı vs.) İlla ki vardır tabi ama en azından kafanızda önceden oluşmuş; yumulup kendilerinden geçerek, şehvetle börtü böcek yiyen çinli imajını silin. Bu adamlar genelde dışarda la mian denilen çorbamsı bir suyun içinde, hamurdan siz siparişinizi verdikten sonra ustanın gözünüzün önünde çekip büküp hale yola koyduğu bir çeşit eriştemsi makarna ve bunun varyasyonlarını yiyorlar. Bunun dışında türlü türlü şiş, hamur işleri (jiao zi, bao zi vb.) sebze yemekleri, et yemekleri (tabii ki pilav her öğünde var neredeyse) benim en çok gördüklerim.

Dışarıda etrafa kulak kabarttıkça yemek yenilen yerlerde daha çok olmak üzere insanların sıklıkla “bunun tadı güzel, bunun tadı kötü” dediklerini duyuyorsunuz. Başlarda bana tuhaf gelmişti. Yani kendi milletimi baz alarak düşündüm; ben sana gelip iskenderin tadı güzel, kuru fasulyenin tadı güzel, adana kebabın tadı güzel diye saysam bana ne gibi bir tepki verirsin? Hah güzel düşündün AMA kazın ayağı Çin’de öyle değil be güzel kardeşim. Bu adamların memleketinde 56 etnik grubun var olduğunu, abartı bir coğrafyada yaşamaya devam ettiklerini ve her bölgenin kendi, her kesimin kendi atasından-ninesinden kalma x kadar tarifi olduğunu düşünürsek Çin’deki yemek çeşitliliği hakkında fikir edinmiş oluruz. Bu da bize 40 yaşlarında bir çinlinin bir ötekini bunun tadı güzel, bunun tadı kötü diye yönlendirmesinin neden gayet normal bir durum olduğunu açıklar.
Muhafazakar kesim için pek uymayacak ama bence eğer ki Çin’e geldiyseniz Çin yemeklerini denemelisiniz. Birçoğunu beğenmeyeceksiniz tabii. Baştan uyarımı yapayım ama size sürekli onları tüketin diyen yok, ne de olsa bu hayatta bir kere tecrübe edilebilecek bir şey. Bu arada muhafazakar kesim demişken Şangay'da müslüman lokantaları mevcut ve kendilerini tabelalarındaki cami resmi ile yüz metreden belli ediyorlar.


Bir diğer seçenek ise tabii böyle bir imkan varsa kendi yemeğini pişirmek. Bunun için öncelikle alışverişi en uygun yoldan nasıl yaparız sorusu akla geliyor. Sebze ve meyve için Şangay'da mutlaka pazarlar tercih edilmeli. Bu bahsettiğim pazarlar Türkiye’deki gibi haftanın belirli bir günü sokaklara kurulan pazarlar gibi değil. Kapalı ve sabit pazarlar mevcut. Buralardan sebze ve meyve alışverişinizi gönül rahatlığıyla yapabilirsiniz çünkü ucuzlar. Marketten satın alınacak aynı ürünler 3 katı pahalıya gelebiliyor benden söylemesi. Et ürünleri için süper marketlere eliniz mahkum çünkü çok az sayıda kasap var ve iş yapmıyorlar. Şangay'da birçok süper market var ve wal-mart (hao you duo diye geçiyor çin'de), carrefour gibi dünyaca ünlü zincirlerin şubelerinden et ürünleri ve diğer ihtiyaçlarınızı gönül rahatlığıyla karşılayabilirsiniz.


Çin'de neleri özlersiniz sorusuna verilecek birçok cevap var ama genel olarak; sucuk, pastırma, peynir (her ne kadar ithal ürünler içerisinde bulabiliyor olsanız da bizim peynirimizi tutmuyor), zeytin, yoğurt, kuru fasulye, bulgur (kuru fasulyenin ayazda kalmış halini bulabildim ama bulgur cidden yok), kokoreç, midye dolma(son ikisi benim listemde baş sıradalar), türk kahvesi, tombul şişe efes, ekmek (tabii ki bu da var ama yüzde 80 i tatlı geri kalanı da bizim ekmekleri tutmaz), simit, çay, martı, boğaz, anne-baba, eş-dost, eski sevgili.
(14/4/2018 Kokoreç ve midye dolma dışında her şey var artık Çin'de. Ayrıca ithal peynirler olarak adlandırdığım yabancı peynirlerin büyük bir çoğunluğu Türk peynirlerinden güzeller. Öğrenci bütçesi ile günlük tüketemezseniz bile nefsinizi köreltirsiniz. Müthiş lezzetli avrupa ekmekleri satan yerler de var. Şanghay bir metropol ve bütçeniz uygunsa yeme içme gibi konularda Türkiye'ye kıyasla çok fazla imkan var. Yukarıdaki paragrafı görmezden gelebilirsiniz.)
 
Yarışmamıza İzmir’den katılan arkadaşların yükselen seslerini duyuyorum. ve.. evet... boyoz.



Yoruldum ama daha anlatmak istediklerimin çok az bir kısmını aktarmışım, bunu fark ettim yazıyı baştan sona bir kere okuyunca. Yani daha anlatılacak çok şey var ve umarım bağlantı problemlerim bir son bulursa buradan paylaşmaya devam edeceğim. Herkese iyi geceler (bkz: saat farkı) Esen kalın efenim..




işte kopya çekmek böyle bir şey... bir sefer başlayınca bırakamıyorsun. fsgdhfgfhfasfddfgjkl

11 Mart 2010 Perşembe

tembel olmak ve çinde ucuza karın doyurmak üzerine

yazmadığım zamanın bir kısmını yine çeşitli uğraşlar ve yoğun gündemlerle geçirdim. bunlardan birisi de film çekmekti mesela. peki bu, blog u bu kadar uzun süre yalnız bırakmama yeterli mazeret mi? tabiki hayır. karşınızda tembel bir adam ve onun kan toplamış beyni var. hiçbir zaman iyi bir blogcu olamayacağımı biliyordum zaten. devamlılığı sağlayamıyor olabilirim ama bu yazmayacağım anlamına da gelmez.

hadi bakalım, bugünün konusu Çin'de yemeği nasıl ucuza getirebilirim? olsun.

İlk başta şunu söylemeliyim ki Çinliler gibi yaşayacaksınız. Bu insanlar ne yapıp ne edip dışarıdan yemeyi evde imal etmekten daha ucuza getirmiş durumdalar. Öğlen 12-1 gibi dışarıda olursanız sokakta, (ne kadar lüks olursa olsun işleten çinli ise)dükkanlarda Çinli dostlarımızın ellerindeki iki çubuk ile içinde sebze,et,makarna ve bunların kombinasyonlarını barındıran kullan at kaplara hararetli bir şekilde ataklarda bulunduklarını göreceksiniz.

şimdi kıyaslayalım; dediniz ki ben onların yediğini yemem, evde sandviç yaparım daha ucuza gelir.basit sandviç malzemeleri nedir ; peynir,domates,şarküteri ürünleri,ketçap,mayonez,hardal vs.

çinliler peynir yemiyor ve çikolatalı,muzlu filan çeşitleri dışında da üretmiyorlar. o zaman ne yapacaksınız? carrefour,metro ve diğer ithal gıda satan marketlere gidip bir kalıp peynire 50-60 yuan veriyoruz. 10 yuanlik de domates aldık diyelim. ekmek olarak da 8 yuan e satılan ekmeklerden kullandık her birinden 2 adet sandviç çıktı ve üç adet aldık.94 yuanlik alış verişimizle toplamda 6 sandviç yapabildik. her bir sandviç yaklaşık 16 yuan e mal oldu. üzerine 3-4 yuan verip mc donalds'dan bigmac menü, illaki soğuk sandviç yiyeceğim diyorsanız 6-7 yuan verip subway'den gayet lezzetli bir tane edinebilirsiniz. ayrıca 20-25 yuan'e ortalama bir lokantadan bir tabak yemek ve içeceğinizi alabilirsiniz.

Bunlar aslında gayet uygun fiyatlar ama bizim ulaşmaya çalıştığımız nokta bu değil. "gerçekten" ne kadar ucuza karın doyurulabilir ve yediklerimiz lezzetli olur? (sağlıklı ve temiz olmasına söz vermeden)

lanzhou lamian : müslümanların işlettiği bir zincir. her şubede aynı fiyat tablosu, aynı masalar aynı yiyecek seçenekleri. bunlar : pilav üstü salçalı ve etli sebze karışımları, pilavla karıştırılmış daha küçük boyutlu et, sebze ve yumurta kombinasyonları, et suyu çorbası içinde yüzen el yapımı makarna(la mian),yine el yapımı makarna üzerine etli ve sebzeli karışımlar.(çorbasız :)Bunların yanı sıra jiaozi(çin mantısı deyip geçiyorum), tepside et yemekleri ve menüde olmayan(emin değilim) bir çeşit hamur işi(pinyini tahminimce bingzi şeklinde. pilavlar ve makarnalar 5 ila 9 yuan arasında değişiyor. 1.5 yuane de kola,gazoz vs alıyorsunuz. kanınız kesin doyuyor çünkü yemekler biraz ağır ama türk damak tadına çok yakınlar ve ödediğiniz hesap maksimum (bir tabak yemek + bir içecek) 10-11 yuan.

sokak şişçileri :): çinde sokak şişçileri var ve bence gayet başarılılar. bu insanların genelde çok ufak bir yerleri oluyor ve oraya malzeme koyuyorlar. oturup yemek yediğiniz yer olarak mangalın civarına konuşlandırılmış olan masa ve sandalyeler kullanılıyor. büyük bir kısmının süpermarketlerde dondurma ve donmuş gıda satılan o firavun lahiti gibi buz dolapları var ve şiş çeşitleri burada beğenimize sunuluyor. tezgaha yaklaşıp bir adet sepet istiyorsunuz ve oradan kendi beğeninize göre kuzu şiş,dana şiş, tavuk şiş, sakatat şiş, kanat şiş, balık şiş,diğer deniz mahsülleri şiş(eheh), patlıcan, mantar, patates, diğer sebzeleri seçip mangaldaki amcaya ya da teyzeye götürüp ücretini ödüyoruz. sonra bunlar pişip masamıza geliyor. şiş başına fiyat seçiminize göre 1 ila 3 yuan arasında oynuyor. burada 15 yuanlik bir harcama ile karnınız doyuyor ve gayet de lezzetliler.

uygurlar da sokak şişçiliği yapıyorlar ama onlar genelde koyun-kuzu şiş, yürek falan satıyorlar çok fazla çeşitleri yok ve bisiklet arkasına kurulmuş mobil bir mangalla günlerini kazanıyorlar. uygurların kuzu şişlerini ya bir uygur lokantasında ya da sokaktan denemek lazım çünkü baharatlarıyla beraber çok lezzetli ve isterseniz ramazan pidesine benzeyen bir ekmeğin arasına sandviç yapıyorlar.bu sandviçin fiyatı şiş sayısına göre 6 ila 10 yuan arasında değişiyor.

kimbap ve lawson : kimbap denilen kore işi suşi aslında. çalışırken shanghai'ın sokaklarını arşınlamam gerekiyordu. otellere ve restoranlara ürün tanıtımı yapıyordum. işte böyle günlerde acıktığım zaman ayak üstü atıştırmalıklarla açlık bastırma durumları da sık oluyordu tabi. genelde imdadıma 24 saat açık marketlerin dolapları yetiştiği için orada satılanlar arasında beni çeken bir tek tabak kimbap ve dürüm kimbap olduğundan onlardan bahsedicem. plaka halindeki yosunumuzu açıp bize bakan yüzeyini haşlanmış pirinçle kaplıyoruz. bunu lavaş gibi düşünün. sonra içine malzemelerimizi yerleştirip dürüm yapıyoruz. rulomuzu sonra bir bıçak yardımıyla yaklaşık iki cm kalınlığında daireler şeklinde doğruyoruz. bahsettiğim marketlerde bulabilecekleriniz genelde sebzeli, domuz jambonlu ve su ürünlü oluyor. yengeçli bulabilirseniz sonuna kadar tavsiye ediyorum. marketlerin dışında bir de sadece bunu yapan küçük arabalar oluyor. orada hazır pişmiş şişler, sebzeler, şarküteri ürünleri ve ketçap mayonez bulunuyor içeriğini seçip gözünüzün önünde sardırıyorsunuz. gayet lezzetli ve doyurucu. fiyat ise en fazla 10 yuan.

fang bian mian : bu türkiye'de de var. kutu ramen olarak biliniyor daha çok. 4-5 yuan e bir kutu edinip içine sıcak su boca ediyorsunuz 2 dk bekleyip içinden çıkan çatalı ile afiyetle yiyorsunuz.çok doyurucu değil ama pratik ve ucuz.çindeki bir markanın acılısı ise türkiye'de özlediğim tatlardan.


sokaktaki diğer ıvır-zıvırlar: e tabi karnımızı ucuza doyurmak güzel ama sürekli aynı şeyleri yemek de bir süre sonra bayacaktır. o yüzden sokakta satılan diğer yiyeceklerin de tadına bakmadan dönmeyin ülkeye. isimlerini bilmiyorum bildiklerimi de unuttum ama bunların arasında sevdiğim bir iki tanesinden bahsedicem. birincisi; ördek dürüm dediğim kızgın bir saca döküp pişirdikleri biraz fazla yağlı bir karışımdan ince bir krep yapıp içine önceden pişirilip didiklenmiş ördek etini ve salatalık,patates gibi fazladan bir iki sebzeyi koyarak yaptıkları dürüm. yine en fazla 10 yuan verirsiniz ama denemeden geçmeyin bence. ikincisi ise yine kendi hazırladıkları bir karışımı manuel olarak döndürdükleri bir saca döküp ince ve boyut olarak büyük bir hamur haline getiriyorlar. sonra üzerine yumurta sürüp iyice pişince 4 e katlayıp arasına sizin seçtiğiniz malzemeleri (yeşillik,mısır cipsimsi bir şeyler,acı soslar) yerleştiriyorlar. benim zaman zaman kahvaltı olarak tükettiğim bir şeydi bu.denenmeli bence.


daha bir çok şey var tabi ama ben genel olarak 2-3 tl ye yakın bir meblayla nasıl karın doyurulur onu anlattım. ilk aklıma gelen bunlardı.

umarım işinize yarar.


haftalar sonra görüşmek üzere! :)

biliyorum tembelim.